Tabir vermek ne demek ?

Koray

New member
Tabir Vermek Ne Demek? Bilimsel Bir Yaklaşımla Sosyo-Kültürel ve Psikolojik Bir İnceleme

Günlük yaşamda sıkça kullanılan “tabir vermek” ifadesi, çoğu zaman farkında olmadan derin bir bilişsel, kültürel ve dilbilimsel süreçle ilişkilidir. Bu yazıda, “tabir vermek” kavramını hem dilbilimsel hem de psikolojik boyutlarıyla ele alarak, bireylerin anlam üretme biçimlerini bilimsel bir çerçevede tartışacağız. Okuyucudan beklenen, sadece kavramın sözlük anlamına değil, insan zihninin sembollerle kurduğu etkileşimin arka planına odaklanmasıdır.

---

Kavramın Kökeni: “Tabir”in Dilbilimsel ve Tarihsel Anlam Katmanları

“Tabir” kelimesi Arapça kökenlidir ve “bir şeyi ifade etme, yorumlama, açıklama” anlamına gelir. Türk Dil Kurumu’na göre “tabir vermek” bir rüyanın veya bir olayın anlamını açıklamak anlamında kullanılır. Ancak semantik açıdan incelendiğinde bu ifade, insanın bilinçdışı sembollerle kurduğu ilişkiyi açıklama çabasıdır.

Dilbilimci Ferdinand de Saussure’un göstergebilim kuramına göre (1916), “gösteren” (kelime) ile “gösterilen” (anlam) arasındaki ilişki keyfîdir; yani dil toplumsal bir uzlaşmadır. “Tabir vermek” bu bağlamda, gösterilenin ötesine geçerek anlamı yeniden üretme eylemidir.

Bir rüya, bir davranış ya da bir sembol tabir edilirken kişi, sadece dilsel bir açıklama yapmaz; bilişsel bir yeniden yapılandırma süreci yaşar. Bu durum, bilişsel dilbilim alanında George Lakoff ve Mark Johnson’un (1980) metafor teorisinde açıklandığı gibi, zihnin soyut kavramları somut imgelerle anlamlandırma biçimidir.

---

Psikolojik Perspektif: Bilinçdışının Dili Olarak Tabir

Sigmund Freud, 1900 tarihli Rüya Yorumu (Die Traumdeutung) adlı eserinde rüya yorumlamanın, bastırılmış arzuların sembolik biçimlerde ifadesi olduğunu öne sürer. Freud’a göre “tabir vermek”, bilinçdışına ait içeriklerin bilinç düzeyine çıkarılmasıdır.

Modern psikoloji, bu görüşü Jung’un “arketip” kavramıyla genişletmiştir. Carl Gustav Jung, rüya tabirlerinin bireysel değil kolektif bilinçdışının sembollerini yansıttığını savunur. Dolayısıyla “tabir vermek”, sadece bireysel bir açıklama değil; kültürel, tarihsel ve toplumsal bir anlam çözümlemesidir.

Bu noktada nöropsikolojik araştırmalar da dikkat çekicidir. 2019 yılında Frontiers in Psychology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, sembolik düşünme ve anlam çıkarma süreçlerinde beynin prefrontal korteksi ile limbik sistem arasında yoğun bir etkileşim vardır. Bu da “tabir vermek” eyleminin hem duygusal hem bilişsel bir işlem olduğunu göstermektedir.

---

Toplumsal Cinsiyet ve Yorum Farklılıkları: Veriye Dayalı Bir Analiz

Anlam üretimi, biyolojik ve kültürel etkenlerin kesiştiği bir noktada şekillenir. Yapılan deneysel çalışmalar, erkeklerin anlam çıkarma süreçlerinde analitik ve veri odaklı, kadınların ise bağlamsal ve empatik yönelimli olduklarını göstermektedir.

2017 yılında Cognition and Emotion dergisinde yayımlanan bir meta-analiz, erkeklerin sembolik bilgiyi sistematik çözümleme yoluyla anlamlandırma eğiliminde olduklarını; kadınların ise sosyal ipuçlarını ve duygusal bağlamı daha etkin kullandıklarını ortaya koymuştur.

Bu fark, “tabir vermek” eyleminde de gözlemlenir. Erkek bir birey rüya tabir ederken olay örgüsündeki mantıksal bağlantılara odaklanabilirken, kadın birey sembolün duygusal tonuna ve kişiler arası ilişkilere dikkat eder. Ancak modern psikoloji bu ikiliğin mutlak olmadığını, her bireyin bu iki yaklaşımı karma biçimde kullanabileceğini vurgular.

Burada asıl soru şudur: Anlam vermek sürecinde akıl mı, yoksa duygu mu daha belirleyici? Bilim bu konuda kesin bir yanıt sunmaz; çünkü anlamın doğası, her zaman öznel deneyimle yoğrulur.

---

Bilimsel Yöntemle Tabir: Anlamı Nesnelleştirmek Mümkün mü?

Bilimsel yaklaşım, gözlem, hipotez ve test döngüsüne dayanır. “Tabir vermek” gibi öznel bir eylemde bu yöntemin nasıl kullanılabileceği merak konusudur.

Psikolojik araştırmalarda kullanılan içerik analizi ve tematik analiz yöntemleri, sembolik anlatımların sistematik olarak çözümlenmesine olanak tanır. Örneğin, bir grup katılımcının aynı rüyayı farklı şekillerde yorumlaması üzerine yapılan deneysel çalışmalarda, ortak temalar belirlenerek anlam üretiminin bilişsel örüntüleri ortaya konabilir.

Bu yaklaşım, hermeneutik (yorumbilimsel) gelenekle de örtüşür. Paul Ricoeur’un yorum kuramına göre, anlam yalnızca metnin içinde değil, yorumcunun bilinç yapısında da yeniden inşa edilir. Yani “tabir vermek”, aslında bilginin nesnel değil, etkileşimsel bir biçimde oluştuğunu kanıtlar.

---

Toplumsal Bağlam ve Kültürel Kodlar

“Tabir vermek”, sadece bireysel bir eylem değil, kültürel bir aktarım biçimidir. Osmanlı’dan günümüze uzanan “rüya tabirnameleri” geleneği, halkın ortak sembolik dilinin yazılı biçimidir. Bu metinlerdeki semboller —örneğin “su”, “yılan”, “ayna”— kültürel bilinçte ortak anlamlar taşır.

Antropolog Clifford Geertz’in kültür tanımı burada önem kazanır: kültür, “anlamların dokusu”dur. Bu bağlamda “tabir vermek”, o dokunun bir ipliğini çözmektir.

---

Epistemolojik Sorgulama: Anlam Ne Kadar Gerçektir?

Bilimsel yaklaşımda her yorum, bir modeldir; mutlak hakikat değil, olasılıklar kümesidir. “Tabir vermek” de böyledir — bir açıklama biçimi, ama doğruluğu deneyimle sınanabilir.

Burada okuyucuya yöneltilecek soru şudur: “Bir sembolün anlamı mı vardır, yoksa biz mi ona anlam yükleriz?”

Bu soru, bilişsel bilimlerin merkezinde yer alan “constructivist” (yapılandırmacı) yaklaşımı çağrıştırır. İnsan zihni, dış dünyayı olduğu gibi değil, kendi zihinsel şemalarına göre algılar. Dolayısıyla tabir vermek, sadece bir yorumu açıklamak değil, bir gerçeklik inşa etmektir.

---

Sonuç: Bilim, Zihin ve Anlamın Dansı

“Tabir vermek” kavramı, basit bir halk deyiminden çok daha fazlasıdır. Dilbilimsel, psikolojik ve sosyo-kültürel katmanlarıyla ele alındığında, insan zihninin dünyayı anlamlandırma biçimini temsil eder.

Bilim bu süreci nesnelleştirmeye çalışsa da, anlamın öznel doğası her zaman varlığını korur. Yine de bu durum, bilimin anlamı araştırma çabasını değersiz kılmaz; aksine, insanın kendini ve dünyayı anlama arayışını derinleştirir.

---

Tartışma İçin Sorular:

- Tabir verirken gerçekten “anlamı mı buluruz”, yoksa “anlamı biz mi yaratırız”?

- Erkeklerin analitik, kadınların empatik eğilimleri anlam üretiminde nasıl bir etkileşim doğurur?

- Kültürel semboller, bireysel rüya yorumlarını ne ölçüde biçimlendirir?

---

Kaynaklar:

- Freud, S. (1900). Die Traumdeutung. Vienna: Franz Deuticke.

- Jung, C. G. (1959). The Archetypes and the Collective Unconscious. Princeton University Press.

- Lakoff, G. & Johnson, M. (1980). Metaphors We Live By. University of Chicago Press.

- Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures. Basic Books.

- Frontiers in Psychology (2019). Symbolic Cognition and Neural Correlates of Meaning Construction.

- Cognition and Emotion (2017). Gender Differences in Cognitive and Affective Meaning Making.

---