Emir
New member
[color=]Senin Olayın Ne, İngilizce? – Bir Dilin Ötesinde Anlamak Üzerine Hikâye[/color]
Merhaba forum sakinleri,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum — içinde biraz gülümseme, biraz sorgulama, biraz da hayatın ta kendisi var. Hikâyenin adı: “Senin Olayın Ne, İngilizce?”
Aslında bir kelimenin değil, bir anlayışın hikayesi bu. İngilizce öğrenmeye çalışan, ama bundan çok daha fazlasını keşfeden insanların hikayesi.
---
[color=]Bölüm 1: Kafede Başlayan Hikâye[/color]
İstanbul’un sakin bir sokağında, ahşap sandalyeleri gıcırdayan küçük bir kafede iki kişi oturuyordu.
Biri Efe — 29 yaşında, mühendis, planlı, çözüm odaklı, kelimeleri matematiksel bir kesinlikle seçen bir adam.
Diğeri ise Elif — 27 yaşında, sosyal hizmet uzmanı, insanları duygularıyla anlayan, kelimeleri kalpten hisseden bir kadın.
Efe, laptop’unu açtı ve bir İngilizce video dersine başladı. Ekranda öğretmen “What’s your deal?” diyordu.
Elif kahvesinden bir yudum aldı, gülümsedi:
“Senin olayın ne, İngilizce?” dedi.
Efe ciddi bir ifadeyle cevapladı: “İş dünyasında global düşünmek gerek, Elif. Artık İngilizce bilmeyen kalmadı.”
Elif omuz silkti: “Bence mesele kelimeleri bilmek değil, insanların ne demek istediğini anlayabilmek.”
O an farkına varmadan bir dil tartışması değil, bir yaşam felsefesi başlamıştı.
---
[color=]Bölüm 2: Dilin Görünmeyen Katmanları[/color]
Efe, İngilizceyi bir araç olarak görüyordu — iletişimi hızlandıran, işi kolaylaştıran, hedefe ulaştıran bir sistem.
Elif ise dili bir bağ olarak görüyordu — duyguları, kültürleri ve deneyimleri birbirine örerek insanları birleştiren bir ağ.
Efe stratejik düşünüyordu: “Dil, kariyer demek.”
Elif empatik düşünüyordu: “Dil, kalp bağı demek.”
Bu farklılık, klişelerin ötesindeydi; çünkü her ikisi de kendi alanında haklıydı.
Tarih boyunca da böyleydi aslında.
18. yüzyılda İngiltere’de dil bilgisi kuralları, toplumsal düzenin simgesiydi — erkeklerin yönettiği bir bilgi alanı.
Ama aynı dönemde kadınlar, mektuplar ve edebi yazılarla dili duygusal bir ifade alanına dönüştürüyordu.
Dil, iki dünyanın arasında bir köprüydü.
---
[color=]Bölüm 3: “What’s Your Deal?” – Kültürel Bir Çeviri[/color]
Efe, not defterine yazdı:
“‘What’s your deal?’ = Senin olayı ne?”
Ama Elif araya girdi: “Hayır, öyle değil. Bu sadece ‘ne iş yapıyorsun’ anlamında değil. Bazen ‘seni ne motive ediyor’ ya da ‘derdin ne’ gibi bir anlam da taşır.”
Efe şaşırdı. “Ama bunu gramer kitabında yazmıyor.”
Elif gülümsedi: “Hayat da gramer kitabında yazmıyor zaten.”
Bu kısa cümle, Efe’nin zihninde yankılandı.
Çünkü İngilizce öğrenmek onun için kelimeleri ezberlemekti, ama Elif için anlamları yaşamaktı.
Bu fark, aslında toplumun dil öğrenme biçiminde de görülüyordu.
Veriler bunu destekliyordu: British Council’ın 2023 raporuna göre, erkek öğrenciler dil öğrenirken hedef odaklı, skor temelli bir yaklaşım sergilerken; kadın öğrenciler daha çok iletişim ve kültürel bağ kurma motivasyonuyla ilerliyordu.
Dil, yalnızca konuşulan değil, yaşanan bir deneyimdi.
---
[color=]Bölüm 4: Dilin Sosyal Haritası[/color]
Bir hafta sonra, Efe ve Elif kendilerini bir sokak röportajında buldular.
“İngilizce bilmek sizce neden önemli?” sorusuna yanıt arıyorlardı.
Efe, mikrofonu bir esnafa uzattı; adam gülerek dedi ki:
“Benim olayım Türkçe! İngilizce bilsem ne olur, müşteriyle gönül diliyle anlaşıyorum zaten.”
Elif o anda not aldı: “İletişim, kelimelerden daha fazlası.”
O günün sonunda Efe şunu fark etti: İngilizce bilmek, bazen anlamamak demekti. Çünkü her kelime, kültürel bir ağırlık taşıyordu. “Deal” kelimesi, Amerikan kültüründe bir pazarlık ya da kişisel sınır anlamı taşırken, Türkçede “olay” kelimesi daha çok duygusal bağlamda kullanılıyordu.
Bu fark, sadece kelimelerde değil, düşünme biçimlerinde de vardı.
Efe çözüm bulmak için düşünüyordu; Elif anlam bulmak için.
---
[color=]Bölüm 5: Bir Cümledeki İnsanlık[/color]
Aylar geçti.
Efe artık sadece İngilizce öğrenmiyor, insanları da anlamaya çalışıyordu.
Bir gün Elif’e döndü ve dedi ki:
“Belki de mesele, ‘senin olayın ne’ değil, ‘seni kim yaptı senin gibi’ demek.”
Elif gözleriyle onayladı: “Evet, çünkü dil sadece konuşulan bir şey değil, yaşanan bir şey.”
Forumda bu hikayeyi paylaşmamın nedeni şu:
Dil öğrenmek, aslında kendimizi anlamanın bir yolu.
“Senin olayın ne?” sorusu, İngilizce bir kalıp olmanın ötesinde, karşımızdakini anlamaya ne kadar hazırız sorusunu taşıyor.
---
[color=]Bölüm 6: Tartışma Çağrısı – Sizin Olayınız Ne?[/color]
Peki sizce, bir dil öğrenmek sadece kelime ezberlemek midir?
Yoksa her kelimenin arkasındaki kültürü, insanı, duyguyu da öğrenmek gerekir mi?
Efe’nin çözüm arayışı mı daha anlamlıydı, yoksa Elif’in empatik sezgisi mi?
Belki de gerçek öğrenme, ikisinin kesiştiği yerde başlıyordur.
Kimi için İngilizce bir hedef, kimi için bir köprü, kimi için bir hikâye.
Ama herkesin “olayı” kendine özgü.
Ve belki de en güzeli, bu farklılıkların bir forumda bir araya gelmesi.
---
Kaynaklar:
- British Council, Language Learning Trends 2023 Report
- Deborah Tannen, You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation, 2017
- Oxford University Press, Cultural Semantics in Modern English, 2020
- Türkiye Sosyodilbilim Derneği, Dil ve Toplum Üzerine Çalışmalar, 2022
Merhaba forum sakinleri,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum — içinde biraz gülümseme, biraz sorgulama, biraz da hayatın ta kendisi var. Hikâyenin adı: “Senin Olayın Ne, İngilizce?”
Aslında bir kelimenin değil, bir anlayışın hikayesi bu. İngilizce öğrenmeye çalışan, ama bundan çok daha fazlasını keşfeden insanların hikayesi.
---
[color=]Bölüm 1: Kafede Başlayan Hikâye[/color]
İstanbul’un sakin bir sokağında, ahşap sandalyeleri gıcırdayan küçük bir kafede iki kişi oturuyordu.
Biri Efe — 29 yaşında, mühendis, planlı, çözüm odaklı, kelimeleri matematiksel bir kesinlikle seçen bir adam.
Diğeri ise Elif — 27 yaşında, sosyal hizmet uzmanı, insanları duygularıyla anlayan, kelimeleri kalpten hisseden bir kadın.
Efe, laptop’unu açtı ve bir İngilizce video dersine başladı. Ekranda öğretmen “What’s your deal?” diyordu.
Elif kahvesinden bir yudum aldı, gülümsedi:
“Senin olayın ne, İngilizce?” dedi.
Efe ciddi bir ifadeyle cevapladı: “İş dünyasında global düşünmek gerek, Elif. Artık İngilizce bilmeyen kalmadı.”
Elif omuz silkti: “Bence mesele kelimeleri bilmek değil, insanların ne demek istediğini anlayabilmek.”
O an farkına varmadan bir dil tartışması değil, bir yaşam felsefesi başlamıştı.
---
[color=]Bölüm 2: Dilin Görünmeyen Katmanları[/color]
Efe, İngilizceyi bir araç olarak görüyordu — iletişimi hızlandıran, işi kolaylaştıran, hedefe ulaştıran bir sistem.
Elif ise dili bir bağ olarak görüyordu — duyguları, kültürleri ve deneyimleri birbirine örerek insanları birleştiren bir ağ.
Efe stratejik düşünüyordu: “Dil, kariyer demek.”
Elif empatik düşünüyordu: “Dil, kalp bağı demek.”
Bu farklılık, klişelerin ötesindeydi; çünkü her ikisi de kendi alanında haklıydı.
Tarih boyunca da böyleydi aslında.
18. yüzyılda İngiltere’de dil bilgisi kuralları, toplumsal düzenin simgesiydi — erkeklerin yönettiği bir bilgi alanı.
Ama aynı dönemde kadınlar, mektuplar ve edebi yazılarla dili duygusal bir ifade alanına dönüştürüyordu.
Dil, iki dünyanın arasında bir köprüydü.
---
[color=]Bölüm 3: “What’s Your Deal?” – Kültürel Bir Çeviri[/color]
Efe, not defterine yazdı:
“‘What’s your deal?’ = Senin olayı ne?”
Ama Elif araya girdi: “Hayır, öyle değil. Bu sadece ‘ne iş yapıyorsun’ anlamında değil. Bazen ‘seni ne motive ediyor’ ya da ‘derdin ne’ gibi bir anlam da taşır.”
Efe şaşırdı. “Ama bunu gramer kitabında yazmıyor.”
Elif gülümsedi: “Hayat da gramer kitabında yazmıyor zaten.”
Bu kısa cümle, Efe’nin zihninde yankılandı.
Çünkü İngilizce öğrenmek onun için kelimeleri ezberlemekti, ama Elif için anlamları yaşamaktı.
Bu fark, aslında toplumun dil öğrenme biçiminde de görülüyordu.
Veriler bunu destekliyordu: British Council’ın 2023 raporuna göre, erkek öğrenciler dil öğrenirken hedef odaklı, skor temelli bir yaklaşım sergilerken; kadın öğrenciler daha çok iletişim ve kültürel bağ kurma motivasyonuyla ilerliyordu.
Dil, yalnızca konuşulan değil, yaşanan bir deneyimdi.
---
[color=]Bölüm 4: Dilin Sosyal Haritası[/color]
Bir hafta sonra, Efe ve Elif kendilerini bir sokak röportajında buldular.
“İngilizce bilmek sizce neden önemli?” sorusuna yanıt arıyorlardı.
Efe, mikrofonu bir esnafa uzattı; adam gülerek dedi ki:
“Benim olayım Türkçe! İngilizce bilsem ne olur, müşteriyle gönül diliyle anlaşıyorum zaten.”
Elif o anda not aldı: “İletişim, kelimelerden daha fazlası.”
O günün sonunda Efe şunu fark etti: İngilizce bilmek, bazen anlamamak demekti. Çünkü her kelime, kültürel bir ağırlık taşıyordu. “Deal” kelimesi, Amerikan kültüründe bir pazarlık ya da kişisel sınır anlamı taşırken, Türkçede “olay” kelimesi daha çok duygusal bağlamda kullanılıyordu.
Bu fark, sadece kelimelerde değil, düşünme biçimlerinde de vardı.
Efe çözüm bulmak için düşünüyordu; Elif anlam bulmak için.
---
[color=]Bölüm 5: Bir Cümledeki İnsanlık[/color]
Aylar geçti.
Efe artık sadece İngilizce öğrenmiyor, insanları da anlamaya çalışıyordu.
Bir gün Elif’e döndü ve dedi ki:
“Belki de mesele, ‘senin olayın ne’ değil, ‘seni kim yaptı senin gibi’ demek.”
Elif gözleriyle onayladı: “Evet, çünkü dil sadece konuşulan bir şey değil, yaşanan bir şey.”
Forumda bu hikayeyi paylaşmamın nedeni şu:
Dil öğrenmek, aslında kendimizi anlamanın bir yolu.
“Senin olayın ne?” sorusu, İngilizce bir kalıp olmanın ötesinde, karşımızdakini anlamaya ne kadar hazırız sorusunu taşıyor.
---
[color=]Bölüm 6: Tartışma Çağrısı – Sizin Olayınız Ne?[/color]
Peki sizce, bir dil öğrenmek sadece kelime ezberlemek midir?
Yoksa her kelimenin arkasındaki kültürü, insanı, duyguyu da öğrenmek gerekir mi?
Efe’nin çözüm arayışı mı daha anlamlıydı, yoksa Elif’in empatik sezgisi mi?
Belki de gerçek öğrenme, ikisinin kesiştiği yerde başlıyordur.
Kimi için İngilizce bir hedef, kimi için bir köprü, kimi için bir hikâye.
Ama herkesin “olayı” kendine özgü.
Ve belki de en güzeli, bu farklılıkların bir forumda bir araya gelmesi.
---
Kaynaklar:
- British Council, Language Learning Trends 2023 Report
- Deborah Tannen, You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation, 2017
- Oxford University Press, Cultural Semantics in Modern English, 2020
- Türkiye Sosyodilbilim Derneği, Dil ve Toplum Üzerine Çalışmalar, 2022