Çil Nasıl Belli Olur?
Merhaba güzel forumun sıcak insanları,
Bu akşam elimde bir fincan kahve, içimde garip bir huzur ve yüreğimde yıllar öncesinden kalan bir hikâyenin yankısı var. Belki siz de dinledikçe kendi yüreğinizden bir şey bulursunuz diye, paylaşmak istedim. Çünkü bazı şeyler insanın yüzünde değil, gözlerinde başlar... tıpkı çiller gibi.
---
Bir Yaz Günü ve Bir Kızın Gülüşü
O gün güneş fazlasıyla sıcaktı. Üniversitenin bahçesinde otururken yanımdaki çocuk —bizim Murat— koluyla beni dürtüp “Şu kıza bak, yüzü sanki güneşle yarışıyor,” demişti. Bahsettiği kız, açık saçlarını topuz yapmış, kitaplarını kucaklamış bir halde koşuyordu. Burnunun üzerinde birkaç tane çil, gülüşünde ise bütün dünyanın masumiyeti vardı.
O an fark ettim, bazı insanlar yüzlerindeki o minicik lekeleri saklamaya çalışırken, bazıları onları bir gurur nişanı gibi taşır. O kız, Elif’ti.
---
Erkeklerin Stratejisi: “Çil mi, Sebep mi?”
Murat tipik bir stratejistti. Hayatta duygular yerine çözümleri severdi. “Bu kız hoşuna gittiyse git, konuş. Basit. Göz temasını kur, iki dakika içinde öğrenirsin ne hissediyor,” derdi.
Ben ise o kadar kolay değildim. Çillerini fark ettiğimde, o çillerin arkasında saklanan bir hikâye olduğunu hissettim. Belki çocukken güneşi çok sevmişti, belki de o lekeler onun yazlara olan bağlılığının iziydi.
Ama Murat için mesele hep “ne yapılması gerektiği”ydi. Benim içinse “ne hissedildiği.”
---
Kadınların Empatisi: “Görmek Değil, Anlamak”
Elif’le tanışmamı sağlayan da, onun en yakın arkadaşı Zeynep oldu. O gün kantinde yanımıza oturduğunda Zeynep, “Elif bu aralar çok içine kapandı,” dedi. “Çilleriyle dalga geçmişler.”
İçimde bir şey sızladı. Çünkü o anda anladım ki, çil dediğimiz şey bir cilt özelliği değil, bir kimliktir. Kadınlar bazen çillerini kapatmaya çalışır ama asıl mesele onları kapatmak değil, onların anlamını taşımaktır.
Zeynep bana, “Sen onu dinlersen anlarsın,” dediğinde, empatiyle başlayan o bağın ne kadar güçlü olduğunu fark ettim.
---
Bir Karşılaşma: Gözlerin Söylediği
Kütüphanenin arka tarafında onu bulduğumda kitap okuyordu. Güneş, pencereden süzülüp yüzüne vuruyordu; çilleri parlıyordu.
“Çillerin çok güzel,” dedim.
Başıyla teşekkür etti ama gözlerini kaçırdı. “Güzel olduklarını söyleyen pek yoktur,” dedi.
“Belki de doğru insanlara denk gelmemişsindir,” dedim.
Sessizlik oldu. Ama o sessizlik, kelimelerin dolduramayacağı kadar anlamlıydı. O gün, yüzündeki çilleri değil, kalbindeki kırılganlığı gördüm.
---
Bir Adamın Çözümü: Koruyarak Sevmek
Murat her zamanki gibi olaya planlı yaklaşmıştı: “Bak, böyle duygusal olma. Onunla konuş, kahve iç, sonra karar ver. Yoksa boğulursun.”
Ama ben o boğulmayı sevdim. Çünkü Elif’in yanında, kelimeler değil hisler konuşuyordu. Onu çözmek değil, anlamak istedim.
Bir gün kampüsün arkasındaki bankta otururken “Bu çilleri neden kapatmıyorsun?” diye sordum.
Elif gülümsedi: “Kapatmak istedim ama sonra anladım ki, beni ben yapan şeyler onlar. Çillerim görünmez olursa, belki ben de görünmem.”
O an, insanın kendini saklamaktan vazgeçtiği anda en güzel hâline büründüğünü öğrendim.
---
Bir Kadının Farkındalığı: Sevmenin Rengi
Zeynep bir gün bana, “Sen Elif’e iyi geliyorsun,” dedi. “Çünkü ona güzelliğin ölçüsünü değil, değerini hatırlatıyorsun.”
Kadınlar, duyguların ayrıntılarını görür. Erkeklerse çoğu zaman tabloyu uzaktan inceler. Belki de o yüzden birbirlerine ihtiyaç duyarlar.
Elif’in gülüşü, her geçen gün daha samimi, daha güçlü olmaya başladı. Çilleri artık bir kusur değil, hikâyesinin parçasıydı. Onunla yürürken güneş vurdukça o küçük lekeler daha da belirginleşirdi — sanki “ben buradayım” der gibi.
---
Bir Yazın Sonu, Bir Hikâyenin Başlangıcı
Yaz sonu geldiğinde herkes tatil planları yaparken, biz kampüste kaldık. Kütüphane sessizdi, sadece kalplerimizin sesi duyuluyordu.
“Elif,” dedim, “çillerin sadece güneşin değil, benim de suçum olabilir.”
“Nasıl yani?” diye güldü.
“Çünkü sen güldükçe, o kadar parlıyorlar ki… Belki ben de biraz ışık olmuşumdur.”
O an anladım ki, çil nasıl belli olur sorusunun cevabı sadece tenin üzerinde değil, sevginin içinde gizliydi. Birini olduğun gibi sevdiğinde, onun tüm izleri senin hikâyene karışır.
---
Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili forumdaşlar,
Belki siz de birinin yüzüne baktığınızda, o minicik çilleri fark etmişsinizdir. Ama unutmayın, bazen çiller bir güzellik lekesi değil, hayatın insana dokunduğu yerlerdir.
Erkekler bazen stratejiyle yaklaşır, kadınlar ise hisle… Ama en sonunda herkes, sevmenin bir “görmek” değil, “hissetmek” olduğunu öğrenir.
Çil nasıl belli olur, biliyor musunuz?
Birinin yüreğiyle baktığınızda…
O çiller ışığa değil, sevgiye yakalanır.
Ve o zaman anlarsınız: İnsan yüzünde değil, kalbinde sakladığı çillerle güzeldir.
---
Siz hiç birinin çillerine aşık oldunuz mu?
Yorumlarınızı, anılarınızı, o küçük detaylarda kaybolduğunuz anları duymak isterim.
Çünkü bazen bir hikâye paylaştıkça güzelleşir, tıpkı bir çilin güneşte parladığı gibi…
Merhaba güzel forumun sıcak insanları,
Bu akşam elimde bir fincan kahve, içimde garip bir huzur ve yüreğimde yıllar öncesinden kalan bir hikâyenin yankısı var. Belki siz de dinledikçe kendi yüreğinizden bir şey bulursunuz diye, paylaşmak istedim. Çünkü bazı şeyler insanın yüzünde değil, gözlerinde başlar... tıpkı çiller gibi.
---
Bir Yaz Günü ve Bir Kızın Gülüşü
O gün güneş fazlasıyla sıcaktı. Üniversitenin bahçesinde otururken yanımdaki çocuk —bizim Murat— koluyla beni dürtüp “Şu kıza bak, yüzü sanki güneşle yarışıyor,” demişti. Bahsettiği kız, açık saçlarını topuz yapmış, kitaplarını kucaklamış bir halde koşuyordu. Burnunun üzerinde birkaç tane çil, gülüşünde ise bütün dünyanın masumiyeti vardı.
O an fark ettim, bazı insanlar yüzlerindeki o minicik lekeleri saklamaya çalışırken, bazıları onları bir gurur nişanı gibi taşır. O kız, Elif’ti.
---
Erkeklerin Stratejisi: “Çil mi, Sebep mi?”
Murat tipik bir stratejistti. Hayatta duygular yerine çözümleri severdi. “Bu kız hoşuna gittiyse git, konuş. Basit. Göz temasını kur, iki dakika içinde öğrenirsin ne hissediyor,” derdi.
Ben ise o kadar kolay değildim. Çillerini fark ettiğimde, o çillerin arkasında saklanan bir hikâye olduğunu hissettim. Belki çocukken güneşi çok sevmişti, belki de o lekeler onun yazlara olan bağlılığının iziydi.
Ama Murat için mesele hep “ne yapılması gerektiği”ydi. Benim içinse “ne hissedildiği.”
---
Kadınların Empatisi: “Görmek Değil, Anlamak”
Elif’le tanışmamı sağlayan da, onun en yakın arkadaşı Zeynep oldu. O gün kantinde yanımıza oturduğunda Zeynep, “Elif bu aralar çok içine kapandı,” dedi. “Çilleriyle dalga geçmişler.”
İçimde bir şey sızladı. Çünkü o anda anladım ki, çil dediğimiz şey bir cilt özelliği değil, bir kimliktir. Kadınlar bazen çillerini kapatmaya çalışır ama asıl mesele onları kapatmak değil, onların anlamını taşımaktır.
Zeynep bana, “Sen onu dinlersen anlarsın,” dediğinde, empatiyle başlayan o bağın ne kadar güçlü olduğunu fark ettim.
---
Bir Karşılaşma: Gözlerin Söylediği
Kütüphanenin arka tarafında onu bulduğumda kitap okuyordu. Güneş, pencereden süzülüp yüzüne vuruyordu; çilleri parlıyordu.
“Çillerin çok güzel,” dedim.
Başıyla teşekkür etti ama gözlerini kaçırdı. “Güzel olduklarını söyleyen pek yoktur,” dedi.
“Belki de doğru insanlara denk gelmemişsindir,” dedim.
Sessizlik oldu. Ama o sessizlik, kelimelerin dolduramayacağı kadar anlamlıydı. O gün, yüzündeki çilleri değil, kalbindeki kırılganlığı gördüm.
---
Bir Adamın Çözümü: Koruyarak Sevmek
Murat her zamanki gibi olaya planlı yaklaşmıştı: “Bak, böyle duygusal olma. Onunla konuş, kahve iç, sonra karar ver. Yoksa boğulursun.”
Ama ben o boğulmayı sevdim. Çünkü Elif’in yanında, kelimeler değil hisler konuşuyordu. Onu çözmek değil, anlamak istedim.
Bir gün kampüsün arkasındaki bankta otururken “Bu çilleri neden kapatmıyorsun?” diye sordum.
Elif gülümsedi: “Kapatmak istedim ama sonra anladım ki, beni ben yapan şeyler onlar. Çillerim görünmez olursa, belki ben de görünmem.”
O an, insanın kendini saklamaktan vazgeçtiği anda en güzel hâline büründüğünü öğrendim.
---
Bir Kadının Farkındalığı: Sevmenin Rengi
Zeynep bir gün bana, “Sen Elif’e iyi geliyorsun,” dedi. “Çünkü ona güzelliğin ölçüsünü değil, değerini hatırlatıyorsun.”
Kadınlar, duyguların ayrıntılarını görür. Erkeklerse çoğu zaman tabloyu uzaktan inceler. Belki de o yüzden birbirlerine ihtiyaç duyarlar.
Elif’in gülüşü, her geçen gün daha samimi, daha güçlü olmaya başladı. Çilleri artık bir kusur değil, hikâyesinin parçasıydı. Onunla yürürken güneş vurdukça o küçük lekeler daha da belirginleşirdi — sanki “ben buradayım” der gibi.
---
Bir Yazın Sonu, Bir Hikâyenin Başlangıcı
Yaz sonu geldiğinde herkes tatil planları yaparken, biz kampüste kaldık. Kütüphane sessizdi, sadece kalplerimizin sesi duyuluyordu.
“Elif,” dedim, “çillerin sadece güneşin değil, benim de suçum olabilir.”
“Nasıl yani?” diye güldü.
“Çünkü sen güldükçe, o kadar parlıyorlar ki… Belki ben de biraz ışık olmuşumdur.”
O an anladım ki, çil nasıl belli olur sorusunun cevabı sadece tenin üzerinde değil, sevginin içinde gizliydi. Birini olduğun gibi sevdiğinde, onun tüm izleri senin hikâyene karışır.
---
Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili forumdaşlar,
Belki siz de birinin yüzüne baktığınızda, o minicik çilleri fark etmişsinizdir. Ama unutmayın, bazen çiller bir güzellik lekesi değil, hayatın insana dokunduğu yerlerdir.
Erkekler bazen stratejiyle yaklaşır, kadınlar ise hisle… Ama en sonunda herkes, sevmenin bir “görmek” değil, “hissetmek” olduğunu öğrenir.
Çil nasıl belli olur, biliyor musunuz?
Birinin yüreğiyle baktığınızda…
O çiller ışığa değil, sevgiye yakalanır.
Ve o zaman anlarsınız: İnsan yüzünde değil, kalbinde sakladığı çillerle güzeldir.
---
Siz hiç birinin çillerine aşık oldunuz mu?
Yorumlarınızı, anılarınızı, o küçük detaylarda kaybolduğunuz anları duymak isterim.
Çünkü bazen bir hikâye paylaştıkça güzelleşir, tıpkı bir çilin güneşte parladığı gibi…