Romatizma Nerelerde Ağrı Yapar? Bedenin Ötesinde Sosyal Bir Gerçeklik
Romatizma denince çoğumuzun aklına eklem ağrısı, sabah tutukluğu ya da havayla birlikte artan sızı gelir. Fakat bu rahatsızlık sadece bedensel bir mesele değildir. Romatizma, sosyoekonomik koşulların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve sınıfsal eşitsizliklerin bedende yankı bulduğu bir olgudur. “Romatizma nerelerde ağrı yapar?” sorusu, hem tıbbi hem de toplumsal bir sorgulamayı gerektirir. Çünkü bu ağrı, yalnızca dizde ya da belde değil; kimi zaman iş yükünde, kimlikte, hatta yaşam koşullarında hissedilir.
Tıbbi Gerçeklik: Romatizmanın Bedensel İzleri
Tıbbi açıdan romatizma, eklemler, kaslar ve bağ dokularını etkileyen, kronik iltihaplı bir hastalık grubudur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada 350 milyondan fazla insan romatizmal hastalıklardan etkilenmektedir. En sık görülen bölgeler; diz, kalça, el, omuz ve bel eklemleridir. Ancak ilginç olan, bu ağrıların şiddetinin sadece biyolojik faktörlerle değil, sosyal koşullarla da yakından ilişkili olmasıdır.
2023’te The Lancet Rheumatology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, düşük gelir grubundaki bireylerde romatizma kaynaklı ağrı oranı yüksek gelir grubuna göre %48 daha fazladır. Yani hastalık aynı olsa bile, kimin daha fazla acı çektiği toplumsal konumla doğrudan bağlantılıdır.
Sınıfsal Eşitsizlik: Ağrının Ekonomisi
Romatizma, yoksul bedenlerde daha çok yer eder. Düşük gelirli bireylerin çoğu fiziksel olarak yorucu işlerde çalışır; temizlik, tarım, inşaat veya bakım emeği gibi alanlarda sürekli tekrarlayan hareketler romatizmal ağrıları tetikler. Türkiye Romatoloji Derneği’nin 2022 raporuna göre, düzenli sağlık kontrolüne gidemeyen bireylerde romatizmal ağrıların kronikleşme oranı %65’tir.
Bu sadece sağlık hizmetine erişim meselesi değildir; aynı zamanda sınıfsal bir kaderdir. Çünkü romatizma, yorgun bedenlerin hastalığı olduğu kadar, ihmal edilmiş bedenlerin de hastalığıdır. Romatizma “nerede ağrı yapar” sorusu, bu nedenle sosyoekonomik koşullarda da yankı bulur — düşük gelirli bir mahallede, bedenle birlikte yaşam da ağrır.
Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Ağrısı
Kadınlar romatizmal hastalıklardan erkeklere oranla yaklaşık üç kat daha fazla etkilenir (Kaynak: Arthritis Research & Therapy, 2021). Bunun yalnızca hormonal değil, toplumsal nedenleri de vardır. Kadınlar çoğu kültürde hem evde hem işte fiziksel yükün önemli kısmını taşır. Sürekli ayakta kalmak, ev işlerinde tekrarlayan hareketler yapmak, stresle baş etmek ve bakım emeği vermek romatizmayı tetikleyen risk faktörleridir.
Sosyolog Arlie Hochschild’ın “ikinci vardiya” kavramı, bu durumu mükemmel şekilde açıklar: Kadınlar işten eve döndüklerinde, görünmeyen bir ikinci mesaiye başlarlar. Bu durum, sadece zihinsel değil, fiziksel olarak da bir yıpranmadır. Kadınlar bu ağrıyı çoğu zaman “normal” kabul eder, doktora gitmeyi erteleyerek sessiz bir dayanıklılık geliştirir.
Bu bağlamda, romatizmanın dizde, omuzda veya belde ağrı yapmasının yanında, toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı görünmeyen yüklerde de “ağrı” vardır. Kadınlar bu ağrıyı daha çok hisseder; erkekler ise genellikle çözüm odaklı yaklaşır: “Fizyoterapiye gidelim”, “ilaçları düzenli kullanalım”, “daha az çalış.” Fakat kadınlar çoğu zaman bu önerilerin arkasında yatan ekonomik veya duygusal imkânsızlıkları da taşır.
Irksal ve Etnik Farklılıklar: Sağlıkta Görünmeyen Sınırlar
ABD’de yapılan 2022 tarihli Journal of Health Disparities Research çalışması, Afro-Amerikan bireylerin beyazlara kıyasla romatizmal hastalık teşhisinde ortalama 1,5 yıl daha geç tanı aldığını ortaya koymuştur. Benzer şekilde, Roman toplulukları ya da göçmen işçiler gibi gruplarda da hem teşhis hem tedaviye erişim gecikir.
Türkiye’de de Roman topluluklarında kronik ağrıyla yaşama oranı, genel nüfusa göre %30 daha yüksektir (Kaynak: TÜBİTAK Sosyal Araştırmalar Raporu, 2023). Bu fark, yalnızca genetik ya da biyolojik değildir; sosyal dışlanma, sağlık sistemine güvensizlik ve önyargı gibi yapısal nedenlerle açıklanabilir.
Psikososyal Etkiler: Ağrının Sessiz Dili
Romatizma yalnızca kasları değil, kimliği de etkiler. Kronik ağrıyla yaşamak, kişinin toplumsal rollerini sürdürmesini zorlaştırır. Erkeklerde üretkenliğin düşmesi, “çalışan erkek” imajını tehdit ederken; kadınlarda sürekli ağrı, bakım rollerini sürdürmeyi güçleştirir. Bu durum, hastalığın yalnızca fiziksel değil, sosyal bir statü kaybı olarak da deneyimlenmesine yol açar.
2023’te British Medical Journal’da yayımlanan bir araştırma, romatizmalı bireylerin %60’ının “toplumda işe yaramaz hissettiğini” göstermiştir. Bu his, yalnızca ağrıdan değil, çevrenin ağrıya verdiği tepkiden doğar.
Kadın ve Erkek Perspektifleri: Empati ile Çözüm Arasında
Forumlarda dikkat çekici bir eğilim vardır: Kadınlar genellikle birbirlerinin hikâyelerini paylaşır, “aynı ağrıyı ben de hissediyorum” diyerek dayanışma kurar. Erkekler ise çözüm üretmeye yönelir: egzersiz önerir, tedavi yöntemlerini tartışır. Bu farklılık, cinsiyetin duyarlılık biçimlerini gösterir ama birini diğerinden üstün kılmaz.
Kadınların empatik yaklaşımı, toplumsal bir destek ağı yaratırken; erkeklerin çözüm odaklılığı, sistematik bir farkındalık üretir. Bu iki bakışın birleşmesi, hem bireysel hem toplumsal iyileşmenin anahtarıdır.
Düşündüren Sorular
– Romatizma yalnızca bedensel bir hastalık mı, yoksa sosyal bir sessizlik biçimi mi?
– Kadınların görünmeyen emeği bu ağrıyı derinleştiriyor mu?
– Yoksulluk ve sağlık arasındaki bu bağ, neden hâlâ politik bir mesele olarak görülmüyor?
– Ağrının sosyal kökenlerini anlamadan, gerçekten tedavi edebilir miyiz?
Sonuç: Romatizmanın Sosyal Anatomisi
Romatizma dizde, kalçada, elde ya da omuzda ağrı yapar — ama en çok da adaletsizliğin biriktiği yerlerde. Kadınlarda duygusal yüklerde, erkeklerde toplumsal beklentilerde, yoksullarda yaşam koşullarında, azınlıklarda temsiliyetsizlikte ağrır.
Bu yüzden romatizmayı yalnızca tıbbi bir hastalık olarak görmek, ağrının yarısını anlamaktır. Diğer yarısı, sosyal yapılarla örülüdür.
Kaynaklar
– World Health Organization (WHO), Global Burden of Musculoskeletal Disorders, 2023
– The Lancet Rheumatology, “Socioeconomic Determinants of Chronic Pain”, 2023
– Türkiye Romatoloji Derneği Raporu, 2022
– TÜBİTAK Sosyal Araştırmalar Raporu, 2023
– British Medical Journal, “Chronic Pain and Social Identity”, 2023
– Hochschild, A. (2012). The Second Shift
– Arthritis Research & Therapy, “Gender Differences in Autoimmune Diseases”, 2021
Romatizma nerelerde ağrı yapar sorusunun cevabı, yalnızca vücutta değil; hayatın adaletsiz dağılımında gizlidir. Peki sizce, toplumun bu görünmeyen ağrılarına kim merhem olabilir?
Romatizma denince çoğumuzun aklına eklem ağrısı, sabah tutukluğu ya da havayla birlikte artan sızı gelir. Fakat bu rahatsızlık sadece bedensel bir mesele değildir. Romatizma, sosyoekonomik koşulların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve sınıfsal eşitsizliklerin bedende yankı bulduğu bir olgudur. “Romatizma nerelerde ağrı yapar?” sorusu, hem tıbbi hem de toplumsal bir sorgulamayı gerektirir. Çünkü bu ağrı, yalnızca dizde ya da belde değil; kimi zaman iş yükünde, kimlikte, hatta yaşam koşullarında hissedilir.
Tıbbi Gerçeklik: Romatizmanın Bedensel İzleri
Tıbbi açıdan romatizma, eklemler, kaslar ve bağ dokularını etkileyen, kronik iltihaplı bir hastalık grubudur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada 350 milyondan fazla insan romatizmal hastalıklardan etkilenmektedir. En sık görülen bölgeler; diz, kalça, el, omuz ve bel eklemleridir. Ancak ilginç olan, bu ağrıların şiddetinin sadece biyolojik faktörlerle değil, sosyal koşullarla da yakından ilişkili olmasıdır.
2023’te The Lancet Rheumatology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, düşük gelir grubundaki bireylerde romatizma kaynaklı ağrı oranı yüksek gelir grubuna göre %48 daha fazladır. Yani hastalık aynı olsa bile, kimin daha fazla acı çektiği toplumsal konumla doğrudan bağlantılıdır.
Sınıfsal Eşitsizlik: Ağrının Ekonomisi
Romatizma, yoksul bedenlerde daha çok yer eder. Düşük gelirli bireylerin çoğu fiziksel olarak yorucu işlerde çalışır; temizlik, tarım, inşaat veya bakım emeği gibi alanlarda sürekli tekrarlayan hareketler romatizmal ağrıları tetikler. Türkiye Romatoloji Derneği’nin 2022 raporuna göre, düzenli sağlık kontrolüne gidemeyen bireylerde romatizmal ağrıların kronikleşme oranı %65’tir.
Bu sadece sağlık hizmetine erişim meselesi değildir; aynı zamanda sınıfsal bir kaderdir. Çünkü romatizma, yorgun bedenlerin hastalığı olduğu kadar, ihmal edilmiş bedenlerin de hastalığıdır. Romatizma “nerede ağrı yapar” sorusu, bu nedenle sosyoekonomik koşullarda da yankı bulur — düşük gelirli bir mahallede, bedenle birlikte yaşam da ağrır.
Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Ağrısı
Kadınlar romatizmal hastalıklardan erkeklere oranla yaklaşık üç kat daha fazla etkilenir (Kaynak: Arthritis Research & Therapy, 2021). Bunun yalnızca hormonal değil, toplumsal nedenleri de vardır. Kadınlar çoğu kültürde hem evde hem işte fiziksel yükün önemli kısmını taşır. Sürekli ayakta kalmak, ev işlerinde tekrarlayan hareketler yapmak, stresle baş etmek ve bakım emeği vermek romatizmayı tetikleyen risk faktörleridir.
Sosyolog Arlie Hochschild’ın “ikinci vardiya” kavramı, bu durumu mükemmel şekilde açıklar: Kadınlar işten eve döndüklerinde, görünmeyen bir ikinci mesaiye başlarlar. Bu durum, sadece zihinsel değil, fiziksel olarak da bir yıpranmadır. Kadınlar bu ağrıyı çoğu zaman “normal” kabul eder, doktora gitmeyi erteleyerek sessiz bir dayanıklılık geliştirir.
Bu bağlamda, romatizmanın dizde, omuzda veya belde ağrı yapmasının yanında, toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı görünmeyen yüklerde de “ağrı” vardır. Kadınlar bu ağrıyı daha çok hisseder; erkekler ise genellikle çözüm odaklı yaklaşır: “Fizyoterapiye gidelim”, “ilaçları düzenli kullanalım”, “daha az çalış.” Fakat kadınlar çoğu zaman bu önerilerin arkasında yatan ekonomik veya duygusal imkânsızlıkları da taşır.
Irksal ve Etnik Farklılıklar: Sağlıkta Görünmeyen Sınırlar
ABD’de yapılan 2022 tarihli Journal of Health Disparities Research çalışması, Afro-Amerikan bireylerin beyazlara kıyasla romatizmal hastalık teşhisinde ortalama 1,5 yıl daha geç tanı aldığını ortaya koymuştur. Benzer şekilde, Roman toplulukları ya da göçmen işçiler gibi gruplarda da hem teşhis hem tedaviye erişim gecikir.
Türkiye’de de Roman topluluklarında kronik ağrıyla yaşama oranı, genel nüfusa göre %30 daha yüksektir (Kaynak: TÜBİTAK Sosyal Araştırmalar Raporu, 2023). Bu fark, yalnızca genetik ya da biyolojik değildir; sosyal dışlanma, sağlık sistemine güvensizlik ve önyargı gibi yapısal nedenlerle açıklanabilir.
Psikososyal Etkiler: Ağrının Sessiz Dili
Romatizma yalnızca kasları değil, kimliği de etkiler. Kronik ağrıyla yaşamak, kişinin toplumsal rollerini sürdürmesini zorlaştırır. Erkeklerde üretkenliğin düşmesi, “çalışan erkek” imajını tehdit ederken; kadınlarda sürekli ağrı, bakım rollerini sürdürmeyi güçleştirir. Bu durum, hastalığın yalnızca fiziksel değil, sosyal bir statü kaybı olarak da deneyimlenmesine yol açar.
2023’te British Medical Journal’da yayımlanan bir araştırma, romatizmalı bireylerin %60’ının “toplumda işe yaramaz hissettiğini” göstermiştir. Bu his, yalnızca ağrıdan değil, çevrenin ağrıya verdiği tepkiden doğar.
Kadın ve Erkek Perspektifleri: Empati ile Çözüm Arasında
Forumlarda dikkat çekici bir eğilim vardır: Kadınlar genellikle birbirlerinin hikâyelerini paylaşır, “aynı ağrıyı ben de hissediyorum” diyerek dayanışma kurar. Erkekler ise çözüm üretmeye yönelir: egzersiz önerir, tedavi yöntemlerini tartışır. Bu farklılık, cinsiyetin duyarlılık biçimlerini gösterir ama birini diğerinden üstün kılmaz.
Kadınların empatik yaklaşımı, toplumsal bir destek ağı yaratırken; erkeklerin çözüm odaklılığı, sistematik bir farkındalık üretir. Bu iki bakışın birleşmesi, hem bireysel hem toplumsal iyileşmenin anahtarıdır.
Düşündüren Sorular
– Romatizma yalnızca bedensel bir hastalık mı, yoksa sosyal bir sessizlik biçimi mi?
– Kadınların görünmeyen emeği bu ağrıyı derinleştiriyor mu?
– Yoksulluk ve sağlık arasındaki bu bağ, neden hâlâ politik bir mesele olarak görülmüyor?
– Ağrının sosyal kökenlerini anlamadan, gerçekten tedavi edebilir miyiz?
Sonuç: Romatizmanın Sosyal Anatomisi
Romatizma dizde, kalçada, elde ya da omuzda ağrı yapar — ama en çok da adaletsizliğin biriktiği yerlerde. Kadınlarda duygusal yüklerde, erkeklerde toplumsal beklentilerde, yoksullarda yaşam koşullarında, azınlıklarda temsiliyetsizlikte ağrır.
Bu yüzden romatizmayı yalnızca tıbbi bir hastalık olarak görmek, ağrının yarısını anlamaktır. Diğer yarısı, sosyal yapılarla örülüdür.
Kaynaklar
– World Health Organization (WHO), Global Burden of Musculoskeletal Disorders, 2023
– The Lancet Rheumatology, “Socioeconomic Determinants of Chronic Pain”, 2023
– Türkiye Romatoloji Derneği Raporu, 2022
– TÜBİTAK Sosyal Araştırmalar Raporu, 2023
– British Medical Journal, “Chronic Pain and Social Identity”, 2023
– Hochschild, A. (2012). The Second Shift
– Arthritis Research & Therapy, “Gender Differences in Autoimmune Diseases”, 2021
Romatizma nerelerde ağrı yapar sorusunun cevabı, yalnızca vücutta değil; hayatın adaletsiz dağılımında gizlidir. Peki sizce, toplumun bu görünmeyen ağrılarına kim merhem olabilir?